1980-1990 arasında Türk dış politikasının, Türk kamu oyunda
büyük tepkiler uyandıran ve Bulgaristan'la münasebetlerimizi tam bir gerginlik
içine sokan önemli bir sorunu da, 1984 sonlarından itibaren Bulgar hükümetinin
ve Jivkov rejiminin, sayıları 1.5 milyon kadar tahmin edilen ve Bulgaristan
nüfusunun % 15'ini teşkil eden Türk azınlığın, isimlerini değiştirmeye zorlamak
ve slav ismi almak suretiyle, bu ülkedeki Türk varlığını eritmek ve
slavlaştırmak istemesi olmuştur. Olay, 1985 yılı başlarında Türk kamu oyunun
dikkatini çekti.
Bu isim değiştirme zorlamasının yanında, Bulgar Hükümeti,
Türklerin erkek çocuklarının sünnet ettirilmesini de, sağlık sebepleri
bahanesiyle yasakladığı ve bu yasak için cezai hükümler getirdiği gibi, iş
yerlerinde ve umumi yerlerde de Türkçe konuşulmasını yasaklamıştır. 12 Şubat
1985 de yayınlanan bir emir de, bir çok bölgelerde, camilerde ibadet
edilmesine ancak Cuma günleri ve saat 12:00-14:00 arasında ve hükümetin
görevlendireceği kişilerin gözetiminde izin verilmiş ve bunun dışında ibadet
yasaklanmış ve camiler kapatılmıştır.
Bu gelişmelerden doğan gerginlik, 1989 yılı sonunda Jivkov'un
iktidardan düşmesine kadar devam etti. 1985 Şubatında, Başbakan Turgut Özal,
Türkiye'nin 500 bin soydaşımızı kabule hazır olduğunu birdirdiyse de,
Bulgaristan'ın buna cevabı Türk kitlesi olmayıp Bulgaristan'ın "Müslüman
vatandaşları" olduğu şeklindeydi. Türkler esas itibariyle tarımla meşgul
olduklarından, Bulgar hükümeti, tarımda büyük bir işgücü kaybına uğramaktan
korktu.
Türkiye, Bulgaristan'daki soydaşlarımız konusunu milletlerarası
platformlara taşımak ve sorunu enternasyonalize etmek için çok çaba harcadı.
Amerika ve İngiltere, konuya gerçekten ilgi gösterdi. Amerika Helsinki İzleme
Komitesi, Milletlerarası Af Örgütü, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı, konu
ile yakından ilgilendiler. Lakin, Türkiye'nin sorunu enternasyonalize etmesi
Bulgaristan'ı, milletlerarası planda zor duruma sokmasına rağmen, bütün bu
çabalardan Bulgaristan'ı yolundan döndürebilecek bir sonuç çıkmadı. İslam
Konferansı Örgütü, 1986 Ocak ayındaki toplantısında, Bulgaristan'da inceleme
yapmak üzere bir Temas Grubu kurdu. Bu grup, 1988 Martında 76 sayfalık bir
rapor sunarak, Bulgaristan'daki durumun fecaatini bütün çıplaklığı ile ortaya
koydu. Hatta 1989 Martında ikinci bir rapor daha yayınladı. Bunların hiç
birinden elle tutulur bir sonuç çıkmadı.
1989 Haziranında, Türk hükümeti soydaşlarımızın göçünü kabule
hazır olduğunu tekrarlayınca, son derece güç bir durum karşısında kaldı.
Jivkov rejimi, isteyen bütün soydaşlarımıza pasaport vermeye başlayınca, 300
bin soydaşımız sınırlarımızdan içeri akın etmeye başladı. Görüldü ki,
Türkiye'nin, bu kadar geniş bir göçmen kitlesini kabule ve yerleştirmeye imkanı
yoktur. Bu sebeple bir süre sonra Türkiye Bulgaristan'la olan sınırını kapadı.
Bu durum, Türkiye için gerçekten bir skandaldı. Türkiye bir blöf yapmış ve
Jivkov bu blöfü görmüştü. Türkiye'nin bu tutumu üzerine, 120-130 bin
soydaşımız, tekrar Bulgaristan'a dönmek zorunda kalmıştır.
Neyse ki, bir kaç ay sonra, 1989 Kasımında, Jivkov'un iktidardan
düşürülmesi ile sorun kendiliğinden çözümlendi. Bundan sonra soydaşlarımız Hak
ve Özgürlükler Hareketi şeklinde örgütlenerek Bulgaristan'ın siyasal hayatında
yerlerini almışlardır.
KAYNAK: 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995) - Fahir
Armaoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder